Cennet Rüyası- mohəmməd əhmədizədə

Bahçedeki beyaz mermer taşlardan yapılmış havuzun içindeki su o kadar duruydu sanki havuzu gözyaşlarıyla doldurmuşlardı. Eğer rüzgar esmesinden dolayı suyun üzeride hafif dalgalar oluşmasaydı herkes suda yansıyan muhteşem sarayın görüntüsünü, havuzun içinde inşa edilmiş ters bir sarayın olduğunu düşünürdü.

Kral havuz kenarında şezlongun üzerinde uzanmıştı. Yarı çıplak kızlar etrafını sarmıştı. İki kız omuzlarını masaj veriyorlardı. İki ince kemer uzun boylu kız ellerinde büyük yelpazeleriyle kralın başı üzerinde serin havayı estiriyorlardı. Yüzü dolun aydan daha parlak, siyah kaşlar ve piyale gözlerine sahip bir güzel kız kralın yanında oturmuş ve üzüm tanelerini birer birer onun ağzına koyuyordu.

Ağaçların dallarından uçup öbürü dallara konan rengarenk kuşların ötmesinden oluşan nağmeler bahçede bir orkestranın canlı müzik ifa ettiğini anımsatıyordu.

Kral tam da ağzının içine koyulan en büyük üzüm tanesini ezecekti birden vezirin sesinden tiksinip zavallı kızın incecik parmaklarını dişlerinin arasında ısırdı.

- Kralım!

- Ne oldu vezir?

- Duvardan tırmanıp üzerinden sarayı izleyen gazeteciler tutuklandılar efendim.

- Hemen hepsini öldürün.

- Bunu yapamayız efendim.

- Neden?

- Efendim, haberiniz yok mu? Ülkemizde basın özgürlüğü var.

- O zaman önce saçma sapan olan bu özgürlüğü ortalıktan kaldırın hemen.

- Efendim, Korkarım bunu da yapmayız. Halk sizi zaten verdiğiniz özgürlük vaatlerden dolayı kral seçti.

- Peki ne yapmalıyız? Ne yapmalıyız...?Umm ...Aha..., buldum. Onları hainlikten suçlayıp ömür boyu hapse sokunuz.

- Ama efendim, hangi hainlikten bahsediyorsunuz?

- Vatan hinliğinden. Ülke sırlarını dışarı sızdırmaktan. İşte bu kadar basit.

- Efendim, önemli bir sorun daha var. Tutuklu gazeteciler kralın bir cennet gibi sarayda yaşadığını halka açıklamışlar. Halk diyor ki, neden ülke yoksulluk içindeyken kralımız kendi için cennet kurmuş. Efendim. Bu gidişatla halk isyan edecekti artık. Bu konuda bir şeyler yapmalıyız.

- Yap o zaman. Vezir değil misin? Çare yolunu bul.

- Efendim, bence bir heyet gönderelim dost krallıklara. Bakalım onlar bu konuda ne yapıyorlar.

Ertesi gün büyük bir grup kral tarafından dost ülkelerin birisine doğru yola çıktı.

Heyet dönene kadar saray duvarının üzerinden içeriyi izleyip kralın cennetinden halka haberler sızdıran gazeteciler vatan haini olarak yargılanıp hapse girdiler.

insanlar ülkenin yoksulluğu yanı sıra kralın cennet gibi bir sarayda yaşadığı konuşuyorlardı. Yavaş yavaş gençler sokağa çıkıp eylemler yapmaya başladılar. Ülke gittikçe gerginleşiyordu.

Sonunda heyet araştırma görevinden ülkeye geri döndü. Ama sarayda kralın karşısında sadece bir kişi çıktı. Vezir o kişiden, heyetin diğer üyelerinin nerede olduğunu ve gittikleri ülkeden neler öğrendiğin sordu.

- Efendim, gittiğim ülkenin Kralı çok ihtişamlı ve güzel bir sarayda yaşıyor. Halk yoksul olduklarına rağmen krallarından memnunlar. Kimse ses çıkarmıyor.

Kral bunu duyunca gözleri parladı ve merakla sordu:

- Peki, bunu nasıl becermiş?

- Efendim, orada kral kendi cennetinde yaşıyor ve halk da uyurken rüyada kendilerini saray gibi bir cennette görüyorlar. Artık insanlar gündüzleri açlıktan ölseler bile durumlarından memnunlar. Çünkü gece boyu rüyalarında cennet gibi sarayda yaşıyorlar.

- Oha, ne kadar da dahiyane bir fikir. Ama bu işi nasıl yapmışlar? Bir ülkenin bütün insanları nasıl aynı anda her gece rüyada kendilerini cennette görüyorlar?”

- Ee,.. ee, bunu söylemekten utanıyorum efendim”

- Hemen söyle. Yoksa...

- Tamam, tamam. İzin verin şimdi söylerim. Kralın emriyle memurlar halka tecavüz ediyorlardı. Kralın söylediğine göre rüyada cenneti görmenin yalnız yolu tecavüze uğramakla mümkün oluyormuş. Bu işe karşı çıkan herkesi de derhal ölüme mahkum ediyorlar.

- Yani ne? Herkese her gün tecavüz mi ediyorlar?

- Hayır efendim. Bir kere yaptıktan sonra olay bitiyor. Herkes rüyasında cennette olduğunu söylüyor. Çünkü bunu yapmazsa cenneti görene kadar tekrar tekrar tecavüze maruz kalacaktı.

Kral derin bir nefes aldı. Artık kendisini çok mutlu hissediyordu. Yüzünü vezire çevirip bunun aynısını kendi ülkesinde uygulanmasını söyledi. Sonra heyetten geriye kalan memurdan sordu:

- Aferin sana, görevini iyi yapmışsın. Ama söyle bakalım, bizim gönderdiğimiz heyete ne oldu? Diğer arkadaşların nerede peki?”

- Efendim, bizlerden bazılarına tecavüz ettiler. Cennet rüyası istemeyenlerin hepsini de öldürdüler.

 - Tamam, buraya kadar her şeyi anladım da, peki sana ne yaptılar?

“Ee, ee, umm,.. , beni de ...

- Seni de ne?

- Beni de öldürdüler efendim.

Share/Save/Bookmark